ANNE, KARNIMDA BİŞEYLER OLUYOR

“Muhakkak ki Allah, çok tevbe edenleri ve
temizlenenleri sever.”
(Bakara:222)

            İnsana ait hiçbir eylem yok ki; Cenab-ı Hak onunla ilgili bize ayet göndermemiş, Peygamberimiz Aleyhissalatu Vesselam bize o konuda rehberlik etmemiş olsun. İnsan aklı, hakikati bütünüyle idrakten aciz olduğu için, Cenab-ı Hakkın emirlerini dikkate alıyor, bu dünyadaki mükemmelleşme sürecimizde en mükemmeli taklid ederek iki cihanın saadetini kazanmaya çalışıyoruz. Bugün üzerinde konuşulan, tartışılan, hatta içinden çıkılamayan hertürlü meselenin; on dört asır öncesinde halledildiğini öğrenmek insana müthiş bir rahatlık veriyor. İşte bu insanî meselelerimizden def-i hacet (tuvalet ihtiyacının giderilmesi) meselesi de, Cenab-ı Hakkın pek çok ismini tefekküre vesile olmakla birlikte, insan için büyük bir nimettir. Yediğimiz yiyeceklerin faydalı olmayan kısımlarının vücuttan atılıyor olması buna en birinci sebebi teşkil ediyor. Bu konudaki diğer örnekleri, insan anatomisi hakkındaki malumatınıza ve mütehassıs olanların yazılarına havale ederek, insan gelişimi içerisinde tuvalet ihtiyacının giderilmesinin öğrenim sürecini değerlendirelim.
            Bilindiği gibi, insanî tekemmül sürecimiz içerisinde en âciz olduğumuz dönem, anne karnındaki hâlimizdir. Cenab-ı Hak; kemâl-i merhametinden, bu dönemde bir insan olarak temel ihtiyaçlarımızı karşılamada bize bir sorumluluk yüklemez. Beslenme, tuvalet gibi ihtiyaçlar mükemmel bir düzen içerisinde anne vasıtasıyla giderilir. Ancak dünyaya geldikten sonra, insanî ihtiyar yavaş yavaş verilmeye başlar ve o nispette ihtiyaçlarımızın karşılanması için çaba sarfetmek mecburiyetinde kalırız. Dünyaya gelişimizin ilk zamanları ağlama refleksi bunun için yeterlidir; Rahîm isminin tecellisi olarak bize musahhar edilen anne-baba ve diğer insanlar Allah’ın izniyle her ihtiyacımızı karşılamak üzere yanı başımızdadır çoğu zaman- ya da öyle olması lazım gelir. Ne var ki bir- iki yıl içerisinde, Rahîm ismi tecellisini hiçbir zaman kaybetmemekle beraber, anne babalar Rab ismine de âyine olmakla şereflendirilirler. Emanet edilen yavrunun sağlıklı bir şekilde gelişmesi; fiziksel, zihinsel, duygusal, sosyal, ruhsal vb yönlerden mükemmelleşmesi ve Cennete layık bir hâl alması elbette ki Allahü Teala’nın Rab isminin latîf bir tecellisidir. Bu ismin birer âyinesi olarak anne babalar da çocuğun dünyadaki ilk terbiye edicileridirler. Nasıl, ilk altı ay çocuğun her türlü gelişimi için anne sütü tek başına kâfi geliyorsa da, sonrasında ek gıdaya başlanıyor ve büyüdükçe beslenme alışkanlığı farklılaşıyor, bunu biliyoruz. Öyle de tuvalet terbiyesinin dahi bir süreç olduğunu ve çocuğun ancak belli aşamalardan geçtikten sonra bunu tamamen öğrenebileceğini unutmamak gerekir.
Sırayla gidecek olursak; tuvalet terbiyesinde en önemli şey, zamandır. Doğru zamanı çok iyi tesbit etmek gerekiyor. Bu alışkanlığın edinimi çocuğun hem fiziksel, hem psikolojik gelişimine bağlı olduğu için henüz fiziksel ve sinirsel olgunlaşması gerçekleşmeden (altı ay- bir sene) çocuğu bunu öğrenmeye zorlamak, zulümdür. Ebeveynler, doğru zamanın geldiğini anlamak için çocuğu iyi gözlemlemeli ve bu konuda onunla sık sık konuşulmalıdırlar. Çocuğun kendi ihtiyaçlarını hissetmesine ve vücudundaki değişimin farkına varmasına olanak tanınmalıdır. Örneğin çocuk; “Anne, karnımda bir şeyler oluyor.” dediğinde, “Olabilir yavrum, insan tuvaleti geldiğinde (ya da acıktığında) böyle böyle bir şeyler hissedebilir.” şeklinde açıklamalarda bulunmak önemlidir. Ona vücudundaki fiziksel değişimi anlatmak, onları tanımasına yardım etmek, hatta mümkünse bunun neden meydana geldiğini, Allah’ın koyduğu mükemmel intizama da işaret ederek onun anlayabileceği basit bir biçimde (örneğin resimlerle, animasyonlarla) ona izah etmek, ilk aşamada yapılması gerekenlerdir. Vücudundaki değişimi fark etmeye başladığını ve öğrenmek için hazır hale geldiğini anladığımız anda onu yavaş yavaş bezden azad etmemiz gerekir. Daha önce de belirttiğimiz gibi; bu, bir anda öğrenilebilecek bir şey değildir. Bu dönemde ufak tefek kazalara hazır olmak önemlidir. Bezi bıraktıktan sonra, öğrenememiş zannıyla tekrar beze başlamak öğrenme sürecini olumsuz etkileyeceği için acele etmemek ve doğru zamanda bezi bıraktırmak en sağlıklısıdır.
Bu süreçte meydana gelen kazalarda dikkat edilmesi gereken en önemli husus, ebeveynin tutumudur. Çocuğu azarlamak, küçümsemek, bağırmak, cezalandırmak, dövmek, tehdit etmek ve benzeri davranışlar hiçbir şekilde doğru değildir. Genel anlamda çocuk terbiyesinde asla söz konusu olmayan ve İslam dini ve Peygamber Aleyhissalatu Vesselam’ın sünnetinde de yasaklanmış olan bu uygulamalar; bilhassa çocuğun daha önceden alışkın olmadığı, henüz yeni öğrendiği ve bu öğrenme süreci onun gelişimiyle paralel olan tuvalet alışkanlığını kazanırken de gündeme alınmamalıdır. Çünkü altına kaçırmak bu dönemde çocuk için bir suç, bir hata değildir. Bu tür davranışlar; çocuğun her türlü gelişimini olumsuz yönde etkilemekle birlikte, kendisi hiç kimsenin değil, doğrudan Cenab-ı Hakk’ın mülkü olan çocuk için büyük bir haksızlıktır. Şiddetle karşılık vermek yerine, onu rahatlatmak, bunun üstesinden gelebileceğini telkin etmek, cesaretlendirmek ve tekrar tekrar nasıl olması gerektiğini sabırla, güzellikle anlatmak gereklidir.
Ebeveynlerin ikinci yanlış tutumu da, çocuğu devamlı idare etmek şeklinde oluyor. Ne yazık ki annelerde daha çok görülen bu davranış, şefkatin su-i istimalinden kaynaklanan çok ciddi bir hatadır. “Aman utanmasın, sıkılmasın. Ben temizlerim. Biraz büyüsün öğrenir” diyerek çocuğa tuvalet eğitimini vermeyenlerin çocuklarının çok uzun yıllar içerisine hala bu alışkanlığı kazanamadığının örnekleriyle karşı karşıyayız. Özellikle erkeklerde, tuvalet alışkanlığını kazanamamış ve askerlikle birlikte bir uzmandan yardım almaya başlayanların sayısı hiç de az değildir. Öncelikle şunu unutmamak gerekir ki, utanmak da Cenab-ı Hak tarafından fıtrata derç edilmiş duygulardan biridir. Çocuğun bunu öğrenmesine, hissetmesine imkân vermeliyiz. Bu, elbette ki onu utandırmak için kasten bazı söz ve davranışlarda bulunma hakkını bize vermez. Ancak öğrenme sürecinde kazara altına kaçıran bir çocuk, bunun doğru bir şey olmadığını, insanın bunu kontrol edebileceği ve kendisinin de kontrol etmeyi öğrenmesi gerektiğini düşünmelidir. İşte tam bu aşamada ona sevgi ve hoşgörüyle yaklaşıp, bu konuda ona destek olunacağının hissettirilmesi gerekir.
Doğru zamanda, doğru tutum ve davranışlarla, mümkünse bu konuda yazılan eserlerden veya bu konuyla ilgilenenlerden de destek alarak, anne ve babanın (veya varislerinin) bir uyum içerisinde gösterdikleri çaba, bu öğrenme sürecini rahatlıkla atlatmak için fiili dua mahiyetinde olur.
Beş yaşını geçmiş çocuklarda, haftada üç kereden fazla ve en az üç ay boyunca devam eden altına kaçırmalar bir şeylerin ters gittiğinin sinyallerini veriyor olabilir. Bu durumda ebeveynler çok dikkatli olmalıdır. Çünkü böyle bir durum; temelde iki sebepten kaynaklanır: Biyolojik veya psikolojik. İdrar yolları enfeksiyonu, hormonsal düzensizlikler, sinir sistemindeki bir takım algı bozuklukları bu probleme kaynaklık ediyor olabilir. Bu durumda çocuğun öncelikli olarak bir pediatri doktoruna muayene ettirilmesi ve istenen testlerin yapılması gerekir. Böyle bir problem tesbiti halinde uzman doktor tarafından belirlenen tedavi uygulanır ve tedavi sürecinde de çocuk ve aile psikolojik olarak desteklenir. Eğer bütün biyolojik sebepler devreden çıktıysa, sorunun psikolojik kaynaklı olabileceği ihtimali kuvvetlendiği için bu sebepler araştırılır. Yeni doğan kardeş, okula başlama, ev veya arkadaş ortamında huzursuzluklar, stress başlıca psikolojik sebepler arasında sayılabilir. Bu durumda da önce hastalığa sebep olmuş problemi tesbit etmek, sonra bu problemi çözmek, daha sonrasında çocuğun tuvalet terbiyesi üzerinde tekrar çalışmak gereklidir.
Sorunun teşhis sürecinde yardımcı olacak konulardan biri de; çocuğun tuvalet terbiyesini hiç mi öğrenmediği, yoksa bir süre kontrol ettikten sonra mı tekrardan ortaya çıktığı sorusuna verilen cevaptır. Eğer hiç öğrenemediyse sorunun biyolojik olması, öğrenip tekrar kaçırmaya başladıysa da sorunun psikolojik olması ihtimali kuvvetlenmektedir. Ancak yine de her iki durumda da; öncelikle biyolojik sebepler araştırılmalı, bunlar ekarte edildikten sonra psikolojik nedenler araştırılmaya başlanmalıdır.

Çocuğun büyük bir imtihan olduğu asla unutulmaması gerek meselelerden biridir. Anne ve baba ne kadar mükemmel olmaya çalışsalar da, çocuk gelişiminde bu tür zorluklar veya arızalar her zaman meydana gelebilir. Bu imtihanlarla karşılaştığımızda sünnet-i seniyede gösterilen tavırları sergilersek, hem mesuliyetten kurtulmuş oluruz, hem bize verilen emanete sahip çıkmış oluruz, hem de âdetullaha uygun hareket ettiğimizden inşallah muvaffak oluruz. Yeter ki, bize emredilen şekilde davranmaya, aciz kalırsak çözümünü aramaya ve tüm bu fiili duaların yanında kavli duaya da devam edelim ve neticesini yalnızda Cenab-ı Hak’tan bekleyelim.

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Klamer Antibiyotik ile Verdiğimiz Mücadele

Çocuğum Pastel Boya Yedi...

Merhume Dr. Aidin Salih'den Kadına dair...